kırık

kırık
dökük

14.06.2023

kısır döngü

her kelimeyi tekrar edip, hep aynı şeyler yaşamak yıpratır insanı. tabii bir de hep aynı karşılıkları almak. her yüklenen sorumluluğun altında ezilip gidiyorum. ağır çekimde yaşadığım her kötü olay aynı şekilde sonuçlanıyor. biliyorum, gözümün kararıp bana eşlik edecek olan şeyin ne olduğunu. bundan beridir, gözüm kararmış ilerliyorum.
anlatamıyorum, açıklayamıyorum. duvarlar bile sırtını dönmüş bana artık. içime kanayıp, içime ağlıyorum. her sabah kalkıp kahvaltıda bir tabak anlaşılmazlık yiyorum. doyuramıyorum karnımı, gün sonuna kadar devam ediyor. benden midir, havadan mıdır bilmem kara bulutlar hiç gitmiyor. ait hissettiğimi sandığım yer bile bana kapılarını kapatmış, kapıyı çalamıyorum. çünkü o kapı suratıma kapanmıştı, hatırlıyorum. sokak ortasına bana diz çöktüren o yerin bir gün başıma yıkılacağı korkusuyla tekrar ait hissedemiyorum.
sözler veriliyor, sözler tutulmuyor. af dileniyor, affedilse de kinle yaşanıyor. kimse kimseyi affetmiyor, geçiştiriyor. iki cümleyi bir araya getirmiyorum, sözümün arasına hep boşluk ekleniyor. kendilerine yakıştırmadıkları tüm giysileri bana denetiyorlar. o kalıplar bana göre olmasa da zorla denetiyorlar. kalıbımı soran yok, beni anlayan da öyle.
takdir ediliyorum, ufak bir hatamı beklediklerini bildiğim halde. sırtım sıvazlanıyor, bıçağın yerini hazırladıklarını bildiğim halde. sesimi çıkarmama bile izin vermiyorlar, çıkardığımda tüm nefesimi zehir ediyorlar. 
aynı şeyler tekrarlandıkça daha çok sırtını dönüyor duvarlar bana, onlar da biliyorlar. her şeyin sonunun bitiş olduğunu. ama ben anlatamıyorum, biten şeylerin belirsiz şeylerden daha iyi olduğunu. 
sonsuz döngü, ama çözülemeyen sorunlar, sorular. kısırlaşmış toprak bitki veremez artık, döktüğün suya zehir koyduğunu fark etmiyorsun çünkü. seviyorum dediğin bir insan sana güvenemiyor, her söyleşinde yaşattıklarını hatırlamıyorsun çünkü.

22.11.2022

farkındalık?

sürekli üstüne düştüğümden midir, yoksa taşıyamadığım yükleri omuzlanmaya çalışmamdan mıdır bu dizlerimin ağrısı?

beni boğazlayan uykularımdan kaçmaya çalışırken meğer hiç uyumadığımı fark ettim. bağırmaya çalıştığımda ağzımı bile açmadığımı. neyi toparladığımı düşünsem daha çok dağıttığımı gördüm. kendimi toparlayamadığımı. ağlarken gözlerimden akan yaşların canımı yaktığını fark ettim. hissizliğin içinde dolanan minik bir heyecan aradım. bulamadım. aradığım hiçbir şeyi bulamadım ben.

sevdiğim her şeyin dönüşmesini izledim, güvendiğim her şeyin gözümün önünde yıkılmasını beklemezdim. oldu. nereye kaçsam diye düşünürken gidecek bir yerim bile olmadığını fark ettim. tüm destek çabalarına sırt döndüm, benim düzelecek bir yanım yoktu. benim hiçbir şeye inancım yoktu. tam her şeyin sonuna geldiğimi düşündüğümde sil baştan tekrarladığını fark ettim, kalbimdeki siyah leke iyileşmemiş. yüreğim kararmış. 

ben boğuluyormuşum da ellerin kendi elim olduğunu fark etmemişim, ben hareket edemiyormuşum da prangaları benim taktığımı unutmuşum. anahtarları bir yana fırlatıp atmışım meğer. kendimi dört duvar arasında hangi duvara ağlasam diye düşünürken buldum. meğer benim sahip olduğum tek şey hüzünmüş. ben neşenin bu kadar acılı olduğunu bilmiyormuşum. ben sevilmenin nasıl bir his olduğunu unutmuşum. ben kendimi hiçbir zaman tanımamışım.

20.06.2022

dönüşüm

hayatta hep bir şeye tutunmam gerektiğini düşünerek adımlar attım. hep bir amacım, hedefim olması gerekiyordu. yaşamak için sebep bulmaya çalışmam, planlar yapmam gerektiği söylendi. gelecek için bir planım olmalıymış. insanı ayakta tutan şey hedefleri ve amaçlarıymış. sürekli bunları aradım, beni ayakta ne tutar, neyden beslenirim, nasıl kendime ışık bulurum diye. meğer hiçbirine ihtiyaç yokmuş. benim yaşamak için bir hedefim olmasına gerek yokmuş. hayatımdaki kıvılcımımı bir şeye bağlamam gerekmiyormuş. 

insan her zaman aynı şeylerden mutlu olamaz, kendimden biliyorum. yürümek hoşuma gider, güneşli havalarda değil. müzik dinlemek hoşuma gider ama hep aynı şeyleri değil. yüzmeyi severim ama birileriyle değil. her zaman aynı şeyi sevemezsin. birini seviyorsun diye her şeyiyle sevmek zorunda değilsin. kendimi sevemiyordum, kendimden uzaklaşıyordum ama ben de kendimi her zaman sevmek zorunda değilmişim. insanların bana dayattığı şeyleri yapmaya uğraşan kendimden nefret ediyorum. başkaları mutlu olsun diye kendimi mutsuzlaştıran benden nefret ediyorum. gülen, şarkı söyleyen, yazılar yazan kişiye bayılıyorum. saçma sapan yerlerde saçma sapan tepkiler veren kendimi çok seviyorum. sevdiklerine laf söyletmeyen, her koşulda onların destekleyici eli olan kişi olmayı çok seviyorum. ben yaşamayı seviyorum, yaşamaktan ne kadar korksam da yaşayamamaktan daha çok korkuyorum.

bir şeye bağlı kalmak ve o şeyle yoluma devam etmek zorunda değilmişim. tam olarak bugün anladım bunu. insanları seviyorum, insanların kötü niyetlerini değil. bana sırt çevirenlerin hep sırtını izlerdim bana tekrar dönüp bakacak mı diye. dönmeseler de olurmuş. kendime çelmeler takmaktan, kendimi geriletmekten, kendime duvar olmaktan vazgeçiyorum. yaşamak beni mutlu edecek, yaşayamamaktan üzüleceğim. şarkılar söyleyeceğim, yürüyeceğim, animasyon izlemeye devam edeceğim. kendime hedef belirlemek zorunda değilim. kendimi yıpratmaktan başka bir işe yaramadım bu zamana kadar. 

ben bugün bu yoldan vazgeçiyorum. hayatıma ışık, umut ve neşe olan tüm güzel şeylerle beraber yoluma devam edeceğim. bir mucize beklemeyip kendi mucizemi yaratacağım. kendime ışık olacağım ve yol göstereceğim. dönüşüp kelebek olacağım. biliyorum ki özgür hissetmek benim en büyük ışığım. ben bugün kendimi özgürleştiriyorum. ayağıma takılan taşlarımı, yüzüme çarpan kapılarımı, beni eleştirmekten vazgeçmeyen aynadaki beni bırakıyorum geride. ben bugün dönüşüyorum ve kendime mucize olacağım.

5.04.2022

vefa

 bir vefa borcunuz var. içime akan kaynar suların buz tutmuş yüreğimi ısıtamamasından siz sorumlusunuz. bana verdiğiniz sözleri hiçe saydığınızdan dolayıdır bu serzenişlerim. hiçbirinizden yok beklentim. beklentileri boşa çıkarmak sizin için çocuk oyuncağıdır. beynimde savaşanlardan siz sorumlusunuz. benimle beraber yaşayan tüm gölgeleri siz bıraktınız yanı başıma. 

öfkeli nefesimdeki uçsuz bucaksız karanlığa daldığımdandır ışıksız kalışım. yakarışlarım inlerken karanlığın ortasında uzatılmayan her ipten siz sorumlusunuz. 

çabalarımın kayayı iğneyle oymaya çalışmaktan hiçbir farkının olmadığını gördüm. keşke kör olsaydım da kendime bu kadar acımasaydım. her hıçkırığınızı yakalayıp boşluğa fırlattım. düşkünlüğümü kullandınız, kendinizi yükseltirken beni harcadınız. sizi sevdim, çok sevdim. her seferinde sizle vedalaşmam gerektiğini dile getirdiniz. bana gölgelerle yaşamayı öğrettiniz. tüm yaşananlardan siz sorumlusunuz. bana bi' hayat borçlusunuz.

3.04.2022

boğazımda düğümlenmiş sözcükler

 

kendime gelemiyorum. kendimi nasıl ifade edeceğimi, ne yapacağımı, yaptıklarımın ne işe varacağını kestiremiyorum. yapılan şeylere gözlerimi yumdukça gözlerimden akarken yüzümü yakan yaşları durduramıyorum. çığlık çığlığa susuyorum. çığlık çığlığa özlüyorum eskiyi. kendime sarılamıyorum, kendimi sevemiyorum. beni üzen insanlara küsmeyip kendime küsüyorum. isyan çıkartamıyorum, iç savaşımda hem mağlubum. neye yenildiğimi ya da ne uğruna savaştığımı bilmiyorum bile. oturmuşum bir köşede boğazıma düğümlenmiş sözcükleri çözmeye çalışıyorum. nafile... daha da düğüm oluyor her biri. öfkemi dile getiremiyorum içimde patlamalar yaşıyorum. üzüntümü söyleyemiyorum yalnızca içime ağlıyorum. kendimle barışamıyorum, düşmanıma sarılıp kendime sırtımı dönüyorum. sessizleşiyorum, ağlayamıyorum, gülemiyorum. dibe çökmüş halde yukardan halat bile beklemiyorum. kurtarılmak istemiyorum çünkü kurtulunca neye yarayacak bilmiyorum. öfkem, kırgınlığım kime ya da kendimden ne istiyorum? 

bana "yap" denilenden kaçıyorum, kendi yapacaklarımı erteliyorum. düğümlediğim her kelimemde boğuluyorum, nefes alamıyorum. ciğerlerim yanıyor, saatlerce koşup bir saniye bile dinlenmemiş gibi nefesim yanıyor. içim kan ağlıyor. korkuyorum, kendimi sevmek beni korkutuyor. başkalarını sevmek daha kolayıma gelirken bir türlü kendimi affedemiyorum. savaşmayı seviyorum ama benim kendimle bitmeyecek savaşımda her seferinde mağlup düşmekten yoruldum.

15.02.2022

cinayet mahalli

 birini öldürdüm bugün. ne gözümden bir damla yaş aktı ne de bir hıçkırık koptu ağzımdan. ellerim titremedi bile. çığlıklarını duymadım sağırlaştım acıya. yalvarmadı bana, durmamı istemedi. sadece aptal olduğumu tekrar edip durdu. gülümseyerek baktım ona. yarım ağız küfrettim olanlara. hiçbir şeyi düzgün beceremediğimi, yine elime yüzüme bulaştıracağımı söyledi. önce sesini kopardım ondan. hala bana acır gibi bakıyordu. gözlerini oydum, kan bile damlamadı. atan kalbini parçaladım avcumun içinde. öldürdüm tüm hisleri. duygusallıktan ve acımadan eser kalmadı. ben bugün bir gölgeyi öldürdüm. beni içten içe yiyip bitiren iğrenç siyah kurttan kurtuldum. ne konuşabiliyor, ne bakabiliyor ne de hissedebiliyor artık. sadece duyuyor. çektiğim acılardaki hıçkırıklarımı, öfkemdeki nefes alıp verişlerimi... bana dur, yapma diyemiyor artık. aptal olduğumu, yetersiz olduğumu ve bencil davrandığımı söyleyemiyor. sadece kahkahalarımı duyacak artık. her şeyi tek başıma yaptığımdaki kendimle gururlanışımı duyacak. düşme sesimi ve yere elimi koyup kendimi ayağa kaldırdığımı. 

ben bugün duygularımı öldürdüm. tam odamda gerçekleşti bu olay. ama bir damla bile kan damlamadı beyaza çalan halıma. son kez bana sarılmak istediğini söyledi, kalbime yanaştı. ufak bir mum yerleştirdi kalbime. tam yakacakken öldürdüm onu. hiçbir şey ısıtamayacak içimi artık. kibritlerini kıracağım, çakmaklarını patlatacağım gerekirse. ama onlara izin vermeyeceğim. beni yolumdan vazgeçirecek, beni tekrar yenik düşürecek hiçbir hamleye izin yok artık. 

odamda, cinayet mahallinde vedalaştım onunla. son kez kalbine dokunup sıkarak parçaladım onu. bana ağlamasına, acımasına fırsat bile vermeden.

20.01.2022

SİVRİLMİŞ

 bakışlarının ardındaki korkunç gölgede yaşıyor seninle. içten içe uyarıyor seni 'kaç' diye. kaçamazsın, kurtulamazsın. kendini o karanlığa kendin attın. öyle çabucak vedalaşamazsın bazı duygularla. sivrilmiş dilini susturamazsın artık. kendini durduramazsın. en sevdiğin yerlerle vedalaşmana zaman bile kalmaz. en sevdiğin insanlara diyemezsin 'hoşçakal.' kendi kendini bitirirsin yalnızca. arkanda sadece şaşkın ve yorgun yüzler bırakırsın. aynada her zaman gördüğün o bitkin yüz sana sırdaş olur, kendi omzunu sıvazlarsın da bir insan bile tutmaz o elinden.

 en sevdiğin yemek nedir bilmezsin, en sevdiğin şarkıyı hiçbir zaman seçemezsin. tüm şarkılar senin dilinden dökülür çünkü. yediğin lezzetleri hatırlayamazsın tek hatırladığın hayal kırıklıklarının bıraktığı ağzındaki kan tadıdır. öfkene sahip çıkamazsın.

 KAZI KENDİNİ. KURTUL KÖTÜLÜKTEN. SEN MUTLU OLMAK İSTİYORSUN. MUTSUZLUK SENİ SADECE YORUYOR. KANDIRMA KENDİNİ. KALBİN MÜHÜRLENMİŞ. HİÇBİR ŞEY HİSSSETMİYORSUN. BAŞIN DÖNÜYOR. YEMEK YEMİYORSUN YİNE DİMİ? BIRAK ŞU VÜCUDUNU. SENİN SADECE POSTUN O SEN BU DEĞİLSİN. HİÇBİR ŞEY ÖNÜNE GEÇEMEZ SENİN. KENDİNE SARILDIN MI HİÇ? UNUTTUN YİNE :) KENDİNİ KANDIRMA. SEN KENDİNİ SEVMİYORSUN KİMSEYİ SEVEMEZSİN. MUTLU OLMAYI BİLMİYORSUN KİMSEYİ MUTLU EDEMEZSİN. KAÇ KENDİNDEN, O KÜÇÜK KÖŞENE ÇEKİL YİNE. SİVRİLMİŞ DİLİNİ SADECE KENDİN İÇİN KULLAN. CİĞERİ BEŞ PARA ETMEZ İNSANLARIN DEDİKLERİNİ DÜŞÜNÜYOR MUSUN HALA? SİVRİLMİŞ DİLİN NEREDE? KENDİNE KULLANMAYI BIRAK ARTIK. ONLAR SENİ HAK ETMİYOR. GÜLÜMSEME ARTIK KİMSEYE. SENİ KİMSE SEVMEYECEK Mİ SANIYORSUN? KENDİNİ SEVMEYE NE ZAMAN BAŞLAYACAKSIN?

4.05.2021

BANA ELİNİ VER

 Bana bir çiçek verin, belki kurutmam iki gün belki bir hafta sürer. Ama en sonunda mahvederim her şeyi. Kendimi ihmal ettiğim gibi onu da ihmal edip soldururum. İsyan eder bana, neden yaptığımı sorgular. Sebep bulamam, zaten hiçbir zaman yaptıklarımın nedenini bilmem ben. Yaparım öylesine, içimden gelir gülerim, ağlarım, günlerce odamdan çıkmam. Her gün yalvarırım, kurtarın beni diye. Ama kurtarılmak istiyor muyum gerçekten bilmiyorum. Halimden memnun muyum, bundan daha iyisi ne olabilir bilmiyorum.Kendimi tanımıyorum, ne istediğimi bilmiyorum.

 Bana bir kitap verin, ona zarar vermem, incitmem onu. Çünkü kapağını bile açmam, sıkılırım okumaktan. Güzel şeyleri görmekten, güzel hayatları fark etmekten bunalırım. Kıyaslama yaparım, yaşayamadığım şeyleri sorgularım. Her gün umutlanıp, yaşadıklarımdan dolayı vazgeçerim.

 Bana bir oda verin, hiçbir şeyi yerinde bulamazsınız. Her şeyi allak bullak ederim. Aynı kendi kafamı ettiğim gibi. Siyah ve beyazı ayırt edemem bazen. Ettiğimdeyse de hep en rezilini seçer, sonrasında da kendime eziyet ederim. Neden yaptın, her şeyi gördüğün halde diye. 

 Bana bir hayat verin, onu size geri veririm. Çünkü ben yaşamayı, hissetmeyi, hayatın nasıl duyguları barındırdığını bilmem. Bir tek bildiğim boşluk hissidir benim. Bir hayat böyle geçer mi inan hiç bilmiyorum.

18.12.2020

DUYGUSUZLUK PENCEREM

 Nereye uzatsam elimi de tutunacak bir şey bulsam diye  aranmayı bıraktım artık, elimi uzatmıyorum. Düştüysem, yerden destek alarak kalkıyorum. Sizden destek de beklenmez bu saatten sonra. 

Yolları uzattım geç kalmak istedim her şeye. Ağlayacak yaş, gülümseyecek mecal kalmadı bende artık. Umutlanmalar, heyecanlanmaları yok ettim. Kelebekler artık bir gün bile yaşamıyor benimle. Hiçbirini kozasından çıkartmıyorum. Nefret de öfke de hissetmiyorum. Kırgınlığım, küskünlüğüm yok kimseye. Affettim herkesi kendi içimde. Hissizlik güzel şeymiş ama yaşadığımı da hissedemiyorum. Koştuktan sonraki ciğerlerimin yanışından haz duyuyorum. Acı bile rahatlatıyor beni. Ama iyi hissettiremiyor.

Çabaladım, size bir şeyler anlatmaya çalıştım. Beni kurtar diye yalvardım, abarttığımı söylediniz, hiçbir şeyim olmadığını iddia ettiniz. Hiçbir şeyim yok artık. Nasılsın diye sormayın, ben de bilmiyorum nasıl olduğumu. Ben de kendimi bilmiyorum. Griyim, ne siyahım ne de beyaz. Karmakarışığım. Bulanığım, gözlerim görmüyor, kulağım duymuyor. Kapalıyım her şeye, en çok da yapmacık samimiyetlere. 

Bana yalanlar söylemeyin, kendinizi inandırdığınız yalanlara beni inandırmaya çalışmayın. Ben sizin dünyanıza ulaşamam, ben bu kadar kalpsizliğe dayanamam. Sizin artık sığınacak yuvanız da değilim, sizin yuvanıza sığınacak kişi de.

27.08.2020

imdat çığlıkları

fotoğrafın içine sıkışıp kalmış gülümsemelerim. çığlık çığlığa susuyorum şu anda, boğuluyorum acılar içinde. imdat diyorum, kurtarın beni. bakıp geçiyorlar. bir yandan mezarımı kazıyorum. bedenen ölüşüme hazırlıyorum kendimi.
ne duyguları hissedebiliyorum ne aynada bakabiliyorum kendime. acınası bi yüz, yalandan sırıtmalar, kahkahalarımın arasında saklanan yardım çığlıklarım. her şeyi unutacak kadar içiyorum, her şeyi hatırlıyorum. boğazımı sıkıyor ellerim, kurtulmayı diliyorum. halime üzülüyorum. 
boş sokak, ayak sesleri, nefes alıp verişlerim. kafamın içinden bi ses sesleniyor bana. 'kaç, kurtar kendini.' koşamıyorum, bacaklarımda güç yok. konuşamıyorum, konuşacak nefesim yok. 
neden bana bunu yaptınız? hep yarım gülüşler, çarpık... kurumuş göz yaşlarım, çıkmayan sesim... imdat dercesine bakıyorum size, neden hala sen çok güçlüsün diyerek sırtımı sıvazlıyorsunuz. bütün gücümü size verdim ben, neyi bekliyorsunuz benden? gözümdeki ışığı aldınız, içimdeki umudu, yarınlara inancımı yitirmeme yardım ettiniz. neyi bekliyorsunuz? mutluluğumu verdim size, neden hala sizi güldürmemi istiyorsunuz? el uzatın bana, kalkamıyorum. tutun kolumdan kaldırın beni. n'olur umut verin bana, ışığım kalmadı. 

25.08.2020

BOŞLUĞUNA BOĞULAN HIÇKIRIKLARIM

sana baktığımda hem acıyı, hem nefreti, hem sevgiyi hissediyordum. nefretim sana değildi kendimeydi, acı senden değil bendendi. ama sevgi hak etmediğin kadardı. hem de ufacık bile hak etmemiştin. seni herkesten ayrı tuttum, sandım ki ayrı kaldığın yeri fark edip beni fark edersin. etmedin, hissetmedin bile ayrıcalığını. el üstünde tuttum seni, yerini yadırgadın herhalde. elinden gelen her şeyi yaptın inmek için oradan. düşmek istedin gözümden sanki. 

her şeyi yaptın bana, bütün elinden gelen kötülükleri. bense sadece gülümsedim sana, yanağına elimi koydum, 'senden gelsin gelecekse' dedim defalarca. sen hissetmedin bunu. dokunuşlarımı da gülüşlerimi de. sana dalıp gittim, bir fotoğrafına saatlerce ağladım. gözlerinin içinden kendime bakmaya çalıştım. bakamadım, gözlerinin içini hiçbir zaman göremedim. benim dışımda her yere bakıyordun, beni hiç görmedin. boşluğunla konuştum, boşluğuna sarıldım. odamda varlığını hissettim. defalarca ağladım seninle, sen duymadın. defalarca öptüm seni, hissetmedin.

yüzüme baktın, yanaklarım yanıyordu, kalbim atmıyordu, sanki içime bi ateş koymuşsun gibi terliyordum. bakıyordun bana, benimle konuşuyordun. kabullenemedim, etrafıma bakındım. ama bendim işte, konuştuğun. kendini anlattın bana, gülümseyerek dinledim seni. çünkü; senin kendini bildiğinden daha çok biliyordum ben seni. diğer insanların senin için neler düşündüklerini anlattın bana, gülümsedim tekrardan. umrumda değildi çünkü. bir yere kadar değildi. sen zaman geçtikçe hep onlardan bahsettin, onların düşüncelerinden, onların yaptıklarından, onların senden istediklerinden. beni görmüyormuşsun meğer sen. sadece bana bakıyormuşsun. onları silip sadece beni koyamamışsın oraya. ben reddetmişken herkesin dediklerini, boşver deyişleri hep boşvermişken sen benim oradaki yerimi bile hissetmemişsin.

meğer ben senin için doldurulması kolay bir boşlukmuşum. tuz gibiymişim, istersen şekerle de doldurabileceğin, karabiberle de ve diğer baharatlarla da. ama unuttuğun detaysa tuzun ve diğer baharatların aynı işe yaramaması sadece büyüklüklerinin aynı olduğu. sen benim başıma gelmiş en güzel şeydin de farkında değildin ya sana ne anlatsam boşaymış gibi hissettirdi hep. bana her şeyi anlattın ben sırtını sıvazlayıp yaralarını kapadım. sen tedavi olunca koşarak başkalarına gittin. sen gittikçe hıçkırıklarım arttı. boğulmaya başladım gözyaşlarımla. boşluğuna boğulan hıçkırıklarımla savaşıyordum. 

yokluğuna alıştım, tekrar gelsen tedavi ederim ama gülümseyerek izlerim öteki yapacaklarını. çünkü bilirim; senin her zaman kürkçü dükkanın benim.

spotlight

kısır döngü

not important